Kahramanmaraş'a Bir Eğitim Merkezi Daha
- Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal: “İnternet coğrafyasının oluşturduğu ve adeta yok ettiği aidiyet duygusu ile birlikte bir savrulma yaşıyoruz.”
- Bakan Ünal: “Kendimizi, ahlakımızı yeniden inşa etmeliyiz ki, insanı yeniden inşa edelim.”
Kimliksizleşmenin, savrulmanın en büyük sorun olduğuna vurgu yapan Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, bugün mazluma, mağdura neden sahip çıkıldığını anlamak için geçmişe bir dönüp bakmak gerektiğini söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, Kahramanmaraş’ta hizmete sunulan Kur’an-ı Kerim Eğitim Merkezinin açılışını yaptı.
Medeniyetimizin merkezinde Kur’an-ı Kerim’in olduğunu belirten Bakan Mahir Ünal, açılışta yaptığı konuşmada ‘Kendimizi, ahlakımızı yeniden inşa etmeliyiz ki, insanı yeniden inşa edelim.’ dedi.
Medeniyetimizin Merkezinde Kur’an-ı Kerim Vardır
“Kur’an hizmeti yıllarca, bu ülkede insanların hafızasına, inancına, değerlerine sahip çıkmak için cansiparane verdikleri mücadelenin neticesinde buraya geldi.
İnsanlık tarihini çok derinden etkileyen üç kadim kitap vardır. Tevrat, İncil ve Kur’an. Bu kitapların her üçü de ilahidir. Bu üç kitap, üç büyük medeniyetin, üç farklı kültürün oluşmasını sağlamış ve bunlara alt yapı oluşturmuştur.
Bütün kültürlerin, medeniyetlerin merkezinde ya Tevrat’tan ya İncil’den ya da Kur’an’dan mutlaka bir merkez bulursunuz.
Bizim kültürümüzün ve medeniyetimizin merkezinde de Kur’an-ı Kerim vardır. İnancımızın, kimliğimizin, hafızamızın merkezindedir. Bizim bütün kitaplarımız Kur’an’ı anlamak için yazılmıştır.”
Kimliksizleşmek En Temel Sorunumuzdur
“Kur’an Mekke’de nazil olmuş, Kahire’de okunmuş ve İstanbul’da yazılmıştır derler. Ama hamdolsun şimdi Türkiye’nin her yerinde Kur’an’ı gerektiği gibi kıraat üzere okuyan hafızlarımız yetişiyor.
Bugün yaşadığımızın en temel sorun aslında kimliksizleşmektir. Özellikle internet coğrafyasının oluşturduğu ve adeta yok ettiği aidiyet duygusu ile birlikte bir yörüngeden uzak bir şekilde bir savrulma yaşıyoruz. Bu savrulmanın merkezinde de büyük bir benzeşme maalesef yer alıyor. Bir akıl bütün insanların birbirine benzemesi durumunda insanlığın güven içinde olacağı biçiminde bir paradikmayı insanlığa dayatıyor.
Kur’an açıkça ‘Biz sizi farklı kavimler olarak yarattık ki, birbiriniz ile ünsiyet oluşturasınız ve tanışıp kaynaşasınız, birbirinizi bilesiniz.’ diyor.
İletişim benzerler arasında olan bir şey değildir. Farklılıklar arasında olan bir şeydir. İletişim kendisini tanımlamış, kimliğini, karakterini, merkezini belirlemiş taraflar arasında olur. Benzerler arasında bir iletişimden, dialogdan bahsedemeyiz.
O yüzden bugün yaşadığımız bu benzeşmenin, bugün yaşadığımız bütün kültürleri adeta tek bir kültür altında toplamak, bütün farklılıkları tek bir benzerliğe dönüştürmek fikrinin dünyayı getirdiği kimliksizleştirme sorununu yaşıyoruz.
Oysa her kimlik, inanç, kültür, bakış açısı Kur’an’ın ifadesiyle kendi iradesi çerçevesinde mahfuzdur ve diğer bir ifadeyle hiçbir zorlamaya tabi değildir.”
Bizim İnancımız İnsarları İnancında Serbest Bırakmıştır
“Bizi maalesef İslamifobya üzerinden bütün dünyada adeta bütün kötülüklerin, bütün köktenci, radikal gelişimlerin merkezi gibi göstermeye çalışan yaklaşım -bugün Amerika’da ve Avrupa’da çok döngüsel bir şekilde adeta bir taraftan DAEŞ üzerinden oluşturulan korkunun Avrupa ve Amerika’da İslam düşmanlığına dönüşmesi- yine maalesef farklı bir cehaletin sonucudur.
Bizim inancımız, insanları inancında serbest bırakmıştır. Kutsal kitabımız dinde zorlama olmadığını açık bir şekilde ifade etmiştir. Farklılıkların bir zenginlik ve tanışma vesilesi olduğu yine Kur’an-ı Kerim’de açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Kur’an’ın ilk ayetinin ‘Oku!’ olması ve ‘Siz hiç düşünmez misiniz?’ diyerek insanlığın sürekli olarak düşünmeye davet edilmesi ve bütün bunlar bizim medeniyetimizin son derece rasyonel ve insan fıtratına uygun ve temelde Kur’an üzerine inşa edildiğinin temel göstergesidir.”
İslamafobya Üzerinden Suçlanıyorsak Oturup Üzerinde Uzun Uzun Düşünmeliyiz
“İslam Araştırmaları Merkezini ziyaretimde İSAM Başkanı, değerli Hocam Raşit Küçük Bey kadı sicillerini basmışlar ve onları paylaştı.
Kadı sicillerinde bir bölüme rastladım. 1514 tarihli bir mahkeme tutanağında şöyle bir ifade vardır: ‘Rusya’dan kaçan bir köleye naaka bağlanması.’
Bizim bugün mazluma, mağdura neden sahip çıktığımızı, insana ve insana ait olana neden sahip çıktığımızı, Anadolu’nun bugün bir insanlık adası haline neden geldiğini anlamak için dönüp bakmak gerekir.
O hükmü veren hakimin, Rusya’dan kaçan bir köleye nafaka bağlayan hakimin kalbindeki duygu ‘Yaratılmışı severiz yaradandan ötürü’dür. 1492 ve 1590 yılları arasında Amerika’yı keşfeden İspanyollar ve Portekizliler uzun süre orada yaşayan yerlilerin insan olup olmadığını tartıştılar ve nihayetinde onların öldürülmesi gerektiğine karar verdiler. Neticesinde 49 milyon insanı katlettiler.
Birçok medeniyet tarihçisi ve tarihsel sosyolojinin uzmanları derler ki; modern düşüncenin doğuşu Amerika’nın keşfi ile birlikte burada katledilen ve kilisede uzun süre ‘Bunların öldürülmesi doğrudur, hayır yanlıştır.’ fikrinden ortaya çıkmıştır. Mesela bu kaynaklardan bir tanesi Cemal Bali Akal’dır. Modern Düşüncenin Doğuşu isimli kitabında uzun uzun bunları tartışır.
Eğer biz İslamifobya üzerinden suçlanıyorsak oturup bunun üzerinden uzun uzun düşünmemiz gerekiyor.”
Kendimizi, Ahlakımızı Yeniden İnşa Etmeliyiz ki İnsanı Yeniden İnşa Edelim
“Bizim insanlığın adası olan, insana ait değerleri koruduğumuz bu merkezde yıllarca hor görülen -sakalından, takkesinden, inancından dolayı- ama büyük bir medeniyetin mirasını kalbinde muhafaza eden, ümmi olmasına rağmen insana ait olan her güzelliği hayatında yaşatan bu topraklar, savrulduğumuz, kaybolduğumuz, kimliğimizi kaybettiğimiz, insana ait cesareti ve iyiliği kaybettiğimiz bugünlerde, dünyaya yeniden iyiliğin, cesaretin, ahlakın, insana ait olanın inşa edilmesine dair bir mayayı sunmalıdır.
O yüzden kendimizi, ahlakımızı yeniden inşa etmeliyiz ki, insanı yeniden inşa edelim. Bizim geleneğimizde hesaba çekilmesi gereken ilk kişi kendi nefsimizdir. Biz önce kendi nefsizimi hesaba çekeriz. O yüzden kendimizi, insanlığımızı ve insanlığı yeniden inşa etmek için Kur’an’ın sözüne kulak vermeliyiz. Medeniyetimizin temelinde Kur’an vardır. Bizim medeniyetimizin temelinde Kur’an’ın bize anlattığı kıssalar vardır.
Akif’in dediği gibi ‘İnmemiştir hele Kur’an şunu iyice bilin’ dediği gibi Kur’an mezarlıkta okunmak, evlerde asılı durmak için inmemiştir. Kur’an okumak, düşünmek, anlamak, tefekkür etmek ve yaşamak için indirilmiştir.
Bu merkezin bütün bunlara vesile olması diliyorum ve bu merkezden kendi kültürüne, kimliğine, maneviyatına sahip çıkan insana ait herşeye sahip çıkan talebeler çıkmasını temenni ediyorum.”
Bakan Ünal konuşmasının ardından Kur’an-ı Kerim Eğitim Merkezinin mimarı Mustafa Saylak’a plaket verdi. Açılışın ardından merkezi gezen Bakan Ünal, öğrencilerle sohbet etti.