Yerel Gündem

Bu Topraklar Tarih Boyunca Hep Bir İnsanlık Adası Olarak Ayakta Durdu

- Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal: “İnsanlığımızı kaybettiğimizde kanunlar, yasalar, polis, güvenlik, önlemler bizim bir arada yaşamamızı sağlamaz. Bizim bir arada yaşamamızı kalbimizdeki iyilik duygusu sağlıyor.”

- Bakan Ünal: “Kalbinizdeki iyilik duygusunu kaybettiğinizde her şeyiniz kaybedersiniz.”

Kültür ve Turizm Bakanı Mahir Ünal, AK Parti Kahramanmaraş teşkilatlarını Ankara'da misafir etmeye devam ediyor.

Bakan Ünal, son olarak İl Başkanlığı, 12 Şubat ve Dulkadiroğlu İlçe Başkanlığı üyelerinden oluşan 210 kişilik heyeti AK Parti Genel Merkezi’nde kahvaltıda ağırladı. Kahvaltıya milletvekilleri İmran Kılıç, Uğur Dilipak, Nursel Reyhanlıoğlu, İl Başkanı Ahmet Özdemir, Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Erkoç, 12 Şubat İlçe Başkanı Fırat Görgel, Dulkadiroğlu İlçe Başkanı Ömer Oruç Bilalbekbici, 12 Şubat Belediye Başkanı Hanefi Mahçiçek, Dulkadiroğlu Belediye Başkanı Necati Okay, İl Kadın Kolları Başkanı Ayşe Kılıç, İl Gençlik Kolları Başkanı Kemal Çay ve teşkilat üyeleri katıldı. Heyet kahvaltının ardından AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nı izledi.

Kahvaltıda, partililere hitap eden Bakan Ünal, dünyanın bugün en çok ihtiyaç duyduğu şeyin insani değerler olduğunun altını çizdi. 

Bir Arada Yaşamamızı Kalbimizdeki İyilik Duygusu Sağlıyor

“İnsana bazen yaşadığı şey basit gelir. Yani insan içinde yaşadığı durumu ve durumun kıymetini bazen anlamaz. Hani derler ya, ‘O mahiler ki derya içredirler deryayı bilmezler’ yani o balıklar suda yaşarlar ama suyu bilmezler. İnsan, içinde yaşadığının çoğu zaman ne anlama geldiğini bilmez. Yani Kahramanmaraşlının, Maraş’ta olmanın, Maraş’taki  ruhu yaşamanın, o ruhu yaşatmanın, oradaki değerleri adeta bir ocağın ateşini korur gibi bu ülkenin temel değerlerini, bu ülkeyi ayakta tutan inancı koruyor olmanın ve onun muhafazasını yapmanın ne anlama geldiğinin kıymetini bazen bilmeyebiliriz.

Ama şunu bütün samimiyetimle söylüyorum ki; bu ülkenin bugün ruhuyla, maneviyatıyla, değerleriyle, insanlığıyla ayakta durmasını sağlayan ve sadece Türkiye’nin değil dünyanın ihtiyaç duyduğu insana ait değerleri bir kültürel miras gibi saklayan ve muhafaza eden yerdir Maraş.

Bugün biraz fark edilmeye başlandı ama yarın bu kültürel miras daha çok fark edilecek. Bizim muhafaza ettiğimiz ve sakladığımız bu kültürel miras insan olmanın, insan olmanın gerekleri olarak yardımlaşmanın, dayanışmanın, paylaşmanın, merhametin, vicdanın ve insana karşı, Cumhurbaşkanı’mızın Yunus Emre’den referansla sürekli olarak kullandığı söylediği gibi ‘Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevmiş olmanın’ en büyük miras olduğunun bilincinde olanların yaşadığı yerdir Maraş.

Bugün insanlık en çok insani değerlere ihtiyaç duyuyor. Dünyanın her yerinde maalesef insani değerler hızla kayboluyor. İnsanlığın ortak merhameti, ortak vicdanı kayboluyor. Biz 2 buçuk milyon Suriyeliye kucak açtığımız için bize şaşkınlıkla bakıyorlar bunu neden yapıyorsunuz diye. Bir gün hatırlayacaklar, insanlığı yaşatmak için korumamız gereken en temel şeyin insanlığımız olduğunu bir gün anlayacaklar. Çünkü insanlığımızı kaybettiğimizde kanunlar, yasalar, polis, güvenlik, önlemler bizim bir arada yaşamamızı sağlamaz. Bizim bir arada yaşamamızı kalbimizdeki iyilik duygusu sağlıyor.”

Bu Topraklar Tarih Boyunca Hep Bir İnsanlık Adası Olarak Ayakta Durdu

“Kalbinizdeki iyilik duygusunu kaybettiğinizde her şeyiniz kaybedersiniz. O yüzden Türkiye, Kahramanmaraş en büyük kültürel mirasın taşıyıcısıdır. Sadece Maraş değil, Antep, Kilis, Adana, Hatay. Kilis, nüfusunun üç katı muhaciri misafir ediyor ve tek bir güvenlik sorunu çıkmıyor.

Bize sahip olduğumuz bu muhteşem insanlık mirasının ne kadar kıymetli olduğunu unutturdular. Oysa, bu topraklar tarih boyunca hep bir insanlık adası olarak ayakta durdu. O yüzden her zaman söylediğim gibi, kendinize inanın, güvenin. Neyin taşıyıcısı olduğumuzu, neyin mirasçısı olduğumuzu unutmayalım. İnsan olmak adına bize sundukları şeyler bir bakın.

Ben küçük bir çocuktum. Bizim bahçenin olduğu yerde bir Hitit höyüğü vardır. O höyükten köylüler antikalar bulurlardı. Bir gün evin önünde otururken bir çerçi geldi. Çerçinin heybesinde renkli plastik leğenler, kaplar vardı. Yanıma oturdu ve ‘Bir su getirir misin bana yavrum?’ dedi. Gittim evden su getirdim. Adam gayri ihtiyari bana anlatmaya başladı. Heybesinden bir bronz at çıkardı. Hiç unutmuyorum, eyeri, süvarisi çok muhteşem bir bronz attı. ‘Bu bronz atı bir plastik leğen karşılığında aldım’ dedi. Bunu hiç unutmam.

Neyi ne ile değiştiriyorsunuz? Bizi çağdaşlaştırmak, bizi muasırlaştırmak demek bizim bu topraklarda sahip olduğumuz o muazzam insani değerleri bir şeylerle takas etmek değildir.. Bugün insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu şeylere sahibiz biz. Bizim kalbimiz merhametin kalbidir, bizim kalbimiz insanlığın, vicdanın, adaletin, hakkaniyetin kalbidir.

Neye sahip olduğumuzu, kim olduğumuzu bilirsek bizimle niçin mücadele ettiklerini de biliriz. Bugün Çanakkale’de olduğu gibi yedi düvelle üstümüze neden geldiklerini biliriz. On tane terör örgütünün neden işbirliği yaptığını biliriz.

Toplumlar kolay kolay bir lider çıkarmazlar. Toplumlar bir lider çıkardıkları zaman o lider o toplumun bütün değerlerinin, hassasiyetlerinin tecessüm etmiş şeklidir. Bir toplum bir lidere sahip olmuşsa eğer, bu kıymetli bir şeydir. Türkiye uzunca bir aradan sonra bütün halkın sevdiği, teveccüh gösterdiği bir lidere sahip oldu.

Tayyip Erdoğan’a niçin düşmanlar? Bu halk Tayyip Erdoğan’ı sevdiği için düşmanlar. Tayyip Erdoğan’ın şahsından, kişiliğinden dolayı mı? Hayır. Bu millet Tayyip Erdoğan’ı lider olarak önüne koyduğu için ona düşmanlık ediyorlar. PKK’sı diyor ki: ‘Erdoğan gitmeli.’ Ana muhalefeti diyor ki: ‘Erdoğan gitmeli.’ Paralel diyor ki: ‘Erdoğan gitmeli.’ Yurt dışındaki bazı mihraklar diyor ki: ‘Erdoğan gitmeli.’ Bu bize bir şeyi söylüyor. Bu hareketin liderine, bu toplumun kalbinde yer açtığı, sevgisini koyduğu lidere neden sahip çıkmamız gerektiğini gösteren en temel göstergedir bu.

Biz bugüne kadar ne badireler atlattık. 1916-2016 ve Kut’ül Ammare’nin 100’üncü yılındayız. Mesela bize Kut’ül Ammare’yi unutturdular. İngilizler biliyorsunuz Çanakkale’den İstanbul’a ulaşmak istedi. 1915 yılında İngilizleri Çanakkale’de durdurduk. Daha sonra Basra Körfezi’nden, Şattülarap’tan Kut üzerinden Bağdat’a ulaşmak istediler ve İngilizleri orada da yenilgiye uğrattık.

Biz Çanakkale’de, Kut’ül Ammare’de, Sakarya’da, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da ne acılar çektik, ne sıkıntılar gördük. Biz ne badireler atlattık. Şimdi sanıyorlar ki biz bu millete diz çöktürürüz. Allah şahittir ki biz değerlerimize sahip çıktığımız sürece bunlar bize diz çöktüremezler. Mehmet Akif’in ‘Girmedikçe bir millete tefrika düşman giremez, toplu attıkça sineler onu top sindiremez.’ Dediği gibi aramıza tefrika girmediği sürece, birbirimizin arasındaki muhabbeti muhafaza ettiğimiz müddetçe Allah’ın izniyle bu millete hiçbir şey olmaz.

O yüzden biz öncelikle Maraş’ımızda birliğimizi ve beraberliğimizi muhafaza etmeye devam edeceğiz. Birbirimize kardeş nazarıyla bakacağız. Hiçbir şekilde aramıza tefrika girmesine müsaade etmeyeceğiz.

Bundan 15 sene sonra çocuklarımız bugünleri yad ederken ne diyecekleri çok önemli. Bundan 15 sene sonra çocuklarımız ya diyecekler ki; ‘Bakanıyla, milletvekiliyle, büyükşehir belediye başkanıyla, il başkanıyla, ilçe başkanlarıyla teşkilat üyeleriyle, mahalle başkanlarıyla bir ve beraber olmuşlar, kenetlenmişler, Kahramanmaraş’ı imar etmişler, inşa etmişler, ihya etmişler, kültürüyle, tarihiyle, inancıyla, ahlakıyla ayağa kaldırmışlar diyecekler,’ Ya da diyecekler ki: ‘Allah bu kadar nasip vermiş, bakanlık vermiş, büyükşehir belediye başkanlığı vermiş, milletvekilliği vermiş, vermiş de vermiş ama birbirlerine düşmüşler, tefrikaya, fitneye kapı açmışlar ve maalesef Maraş’ı ayağa kaldıramamışlar.’

Bunun hangisinin denmesini isteriz. Bizim hayırla yad edilmemiz gerekir.Çocuklarımızın on beş yıl sonra, yirmi yıl sonra bizi andıklarında, bizi hayırla yad etmeleri gerekir, geriye bir siyasi ahlak bırakmamız gerekir. Çocuklarımızın, bir yanlış yola sapmak durumunda kaldıklarında, büyüklerimiz bunu yapmazdı, bizim de yapmamız uygun olmaz diye düşünmeleri gerekir.

Kahramanmaraş bugüne kadar her alanda öncü oldu. 8-9 ve 10 Nisan’da inşallah 3 gün Maraş’ta olacağım, hem Kültür ve Turizm Çalıştayımızı hem de diğer çalışmalarımızı yapacağız. Dedim ki orada bir de toplantı yapalım, Kahramanmaraş’ımızın  kültür sanat erbabını bir toplayalım, neredeyse Türkiye’nin bütün kültür sanat erbabı Kahramanmaraşlı, düşünce adamı, tefekkür adamı, kalem erbabı, kültür erbabı. Dedim ki Ya Rabb’i ne güzel bir şehirde yaşıyoruz. Ben inanıyorum ki, işte bu ekip, buradaki ekip, bizler, on beş yıl sonra, yirmi yıl sonra bu aldığımız mirası iyileştirmiş, yenileştirmiş, güncellemiş, zenginleştirmiş olarak çocuklarımıza aktaracağız.”

‘Yedi Güzel Adam’ın Evleri Kültür Evi Olacak

“Kahramanmaraş’ımız dondurma ve biberle anılırsa, bunlar tabii ki önemli, Maraş’a yazık olur. Şimdi Büyükşehir Belediyemiz ile birlikte Kahramanmaraş’a büyük bir kültür külliyesi, büyük bir kongre ve merkezi kazandırıyoruz. Bir taraftan edebiyat müzesi, diğer taraftan ‘Yedi Güzel Adam’ın evleri, her bir ev bir kültür evi olarak ortaya çıkacak.

Gençlerimizin hangi ortamda sosyalleştiği çok önemli. Bugün bütün Türkiye eğer ‘Yedi Güzel Adam’ı konuşuyorsa bunun tek bir sebebi var. Onların kalplerinde bir ateş vardı, dertleri vardı, inandıkları bir dava vardı. Anlatmak istedikleri, sözleri, kelimeleri vardı. Değerleri, inançları vardı. Bunu en güzel şekilde kaleme döktüler hem halleriyle hem sözleriyle, özleriyle sözleri bir oldu Erdem Ağabey oldular, Rasim Ağabey oldular, Cahit Zarifoğlu’nun şahsında güzel adam oldular. Ve bugün onları biz hayırla, duayla yad ediyoruz.

Ben inanıyorum ki bundan 20 sene sonra içinizden hayırla yad edilen siyasetin güzel adamları, akademinin güzel adamları, ticaretin güzel adamları, ahilik ahlakıyla temeyyüz etmiş ticaretin güzel adamları çıkacaktır.

Bu dünya bir nefestir gelir geçer. Hani diyor ya ‘Baki kalan şu gök kubbede bir hoş seda imiş.’ Geriye hoş bir seda bırakıyor muyuz, bırakmıyor muyuz? Bütün mesele kardeşlerim bu!

Bun inançla birlik beraberlik içerisinde çalışmaya devam edelim. Bizim karşımızda terör belası da duramaz, paralel belası da duramaz, Allah’ın izniyle biz bu topraklarda bütün krizleri, sorunları, bütün dertleri, engelleri aşarız. 13 yıl boyunca aştık, Allah’ın izniyle bundan sonra da aşarız, aşmaya devam ederiz. Yeter ki dirliğimize düzenimize, birliğimize beraberliğimize halel gelmesin. Kalbimizi bozmayalım. Birbirimiz hakkında eğer birisi bize bir haber getirirse -ayeti kelime çok açık- ‘Size birisi bir haber getirirse -fe tebeyyenû- onu araştırınız.’ diyor ayeti kelime. Hemen karar vermeyin, araştırın. Bir kardeşinizin sizin hakkınızda bir şey söylediğini duyduğunuz da gidin ona deyin ki ‘Ey kardeşim böyle bir şey söylemişsin, bana böyle geldi. Ben seninle ilgili böyle bir şeye ihtimal vermiyorum ama böyle bir sözün oldu mu senin?’ deyin o kişi hakkında kararınızı ve kalbinizi bozmadan. Ancak hukukumuzu bu şekilde muhafaza ederiz. Birliğimizi beraberliğimizi ancak bu şekilde muhafaza ederiz. Allah birliğimize beraberliğimize zarar vermesin kardeşlerim. Allah yar ve yardımcımız olsun.”