Ünal, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen toplantının ardından açıklamalarda bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı

Bugün milletvekilleriyle yaptıkları üçüncü toplantı olduğunu anımsatan Ünal, 14 ilden toplam 43 milletvekilinin katılımıyla Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir istişare toplantısı yapıldığını ifade etti.

Ünal, şubat ayı içerisinde dördüncü toplantının düzenleneceğini bildirerek, milletvekilleriyle 40'ar, 50'şer kişilik gruplar halinde görüşmeler yaptıklarını, bunların geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın genel başkanlığı döneminde de rutin olarak yaptıkları toplantılar olduğunu söyledi.

AK Parti'nin hem MYK ve MKYK'da hem de Meclis grubunda düzenli olarak istişarelere her zaman önem verdiklerini vurgulayan Ünal, şunları kaydetti:

"Milletvekillerimiz toplantılarda hem kendi illeriyle ilgili hem de genel siyasetle ilgili hem güncel siyasetle ilgili düşüncelerini paylaştılar. 24 tane milletvekilimiz söz istedi. Yaklaşık 2 saat 20 dakika süren bu toplantıda 24 milletvekilimizden 13'ü konuşabildi. Kalan 11 milletvekili önümüzdeki toplantıda söz hakları baki olmak üzere az önce toplantıyı bitirdik."

Bir basın mensubunun "AK Parti ve MHP arasında bir ittifak söz konusu olacak mı?" sorusuna Ünal, bu konunun uzunca bir zamandan beri Türkiye'nin doğal olarak gündeminde olduğunu söyledi. 

Ünal, 15 Temmuz'dan hemen sonra Türkiye'nin önünde bir fotoğrafın çok açık ve net bir şekilde ortaya çıktığına işaret ederek, bu tarih sonrası Türkiye'nin 4 terör örgütüyle devam eden mücadelesinin olduğunu aktardı.

Türkiye'nin sınır güvenliğini sağlamak için verdiği büyük bir mücadele olduğunu vurgulayan Ünal, Türkiye'nin hem sınır güvenliği hem de sınır illerini korumak için Suriye ve Irak'ta sürdürdüğü çok ciddi bir mücadelelerin olduğunu anlattı.

- "AK Parti için ittifak bir milli mutabakat meselesidir"

Türkiye'nin adeta bir milli mücadele verdiğini ifade eden Ünal, şöyle devam etti:

"Tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi bir milli mücadele vermektedir. Doğal olarak da bu milli mücadele, bir milli mutabakatı gerektirmektedir. Biz ittifakı bir milli mutabakat meselesi olarak görüyoruz. Bizim, Sayın Bahçeli ve MHP ile yürüttüğümüz görüşmeler, aynı zamanda büyük bir milli mutabakatın ilk adımı mesabesindedir. Öncelikle olarak bunun bilinmesi gerekir. Birileri tıpkı 15 Temmuz'u itibarsızlaştırmaya çalıştıkları gibi tıpkı 15 Temmuz'da sokağa çıkıp, ülkesine devletine sahip çıkan kahramanları itibarsızlaştırmaya çalıştıkları gibi bu milli mutabakat meselesini de itibarsızlaştırmaya bu meseleyi de diğer itibarsızlaştırmaya çalıştıkları meseleler gibi, 'yok efendim Devlet Bahçeli şöyle yaptı, MHP böyle yaptı, AK Parti şöyle yaptı' gibi basit sıradan değerlendirmelerle meseleleri ele alıyorlar.

Bizim gördüğümüz açık ve seçik şudur: Türkiye bugün çok ciddi anlamda milli ve yerli unsurların bir arada bir mutabakatına ihtiyacı vardır. AK Parti meseleyi bir milli mutabakat meselesi olarak görmektedir. Sayın Devlet Bahçeli ile dün Sayın Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımızın gerçekleştirdiği görüşmede de bu konu ele alınmıştır. Önümüzdeki süreçte oluşturulacak komisyon aracılığıyla bu mesele teknik olarak çalışılacaktır. Şu anda AK Parti, uyum yasaları çerçevesinde bu ittifak konusunu çalışmaktadır. AK Parti için ittifak, bir teknik meseleden ziyade bir milli mutabakat meselesidir."

"AK Parti ve MHP ortak bir komisyonda mı olacak?" sorusuna ise Mahir Ünal, "Başlangıç olarak, AK Parti ve MHP'nin bu çalışmayı sürdürmek için üçer kişiden oluşacak bir komisyon kurması düşünülmektedir." yanıtını verdi.

Ünal, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Devlet Bahçeli ile ilgili görüşmesini nasıl tanımladığıyla ilgili soru üzerine, "Son derece olumlu ve verimli bir görüşme olarak tanımladı." ifadesini kullandı.

"MHP ittifakı yasal zemine mi oturtulmasını istiyor. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?" sorusuna da Ünal, şu cevabı verdi:

"Tam da zaten bununla ilgili AK Parti'nin daha önce de ifade ettiğimiz gibi kendi içinde sürdürdüğü bir çalışma vardı. Bu çalışma tamamlandıktan sonra sizi daha önce de hatırlarsanız bilgilendirmiştik. Ne demiştik? Öncelikli olarak siyasi partiler kendi bünyelerinde teknik çalışmalarını yapacaklar. Kendi kurullarında ilgili parti organlarında bu mesele görüşülecek. Kendi görüşmeleri kendi çalışmaları tamamlandıktan sonra da karşılıklı olarak siyasi partiler görüşmelerini gerçekleştirecek demiştik. Şu anda o aşamaya gelmiş bulunuyoruz."

Ünal, ilk görüşmenin ne zaman olacağıyla ilgili sorusu üzerine, görüşmenin tarih olarak belli olmadığını söyledi.

Komisyonun çalışmalarının içeriğinin seçim ittifakı mı yoksa uyum yasalarının da olup olmayacağının sorulması üzerine Ünal, "Şu anda konuştuğumuz Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer unsurlarla bizim düşündüğümüz büyük mutabakatın çerçevesini konuşuyoruz. Uyum yasalarıyla ilgili diğer siyasi partilerle yapacağımız istişareler ayrı bir bahis. Dolayısıyla uyum yasalarıyla ilgili AK Parti kendi çalışmalarını tamamladıktan sonra diğer siyasi partilerle de bu çerçevede meclis grubu olarak istişarelerini yapacaktır." dedi.

MHP ile oluşturulacak komisyonda partilerin hangi düzeyinden isimlerin yer alacağına ise Ünal, bunların henüz konuşulmadığını, belirlendikten sonra basın ile paylaşılacağını dile getirdi.

- "Muhalefet Türkiye karşıtı yapıların sözcülüğünü bıraksın"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Devlet Bahçeli ile ikinci görüşmesinin komisyonun çalışmalarından sonra mı gündeme geleceğinin sorulması üzerine de Ünal, "Bu komisyon aşamaları belli bir aşamaya geldikten sonra tekrardan komisyon çalışmalarını genel başkanlara sunar ve genel başkanlar da daha önceden olduğu gibi bu değerlendirmeleri birlikte yaparlar." diye konuştu.

Ünal, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Bülent Tezcan'ın seçim ittifakı için "büyük buluşma" ifadesi kullanmasının hatırlatılması üzerine de şunları kaydetti:

"Muhalefet öncelikli olarak bu milli mutabakatın dışında, Türkiye düşmanı yapıların, Türkiye karşıtı yapıların sözcülüğünü öncelikli olarak bir bıraksın. Özellikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si, 15 Temmuz'u, 15 Temmuz kahramanlarını ve Türkiye'nin 15 Temmuz'dan sonra yaşadığı sorunları adeta bir Türkiye düşmanının gözüyle görmekten vazgeçip, Recep Tayyip Erdoğan düşmanlığından vazgeçip, gerçekten Atatürk'ün 1929'da Milli Siyaset dediği yerli ve milli duruşu, Atatürk'ün partisinin ve Atatürk'ün partisine uygun bir pozisyonun öncelikli olarak Kemal Kılıçdaroğlu ve arkadaşları tarafından alınması gerekiyor. Bugün Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'sinin ve arkadaşlarının pozisyonu yerli değildir, milli değildir. Milli mücadeleye ve daha sonra Cumhuriyetin kurucu partisin olan CHP'ye yakışmamaktadır. Dolayısıyla öncelikli olarak onlar bir kendi duruşlarını gözden geçirsinler. Ondan sonra Milliyetçi Hareket Partisinin, AK Parti'nin ve diğer milli ve yerli unsurların bir milli mutabakat çabası ve Türkiye'nin geleceğine de dair, Türkiye'nin bekasına dair verdikleri bu mücadeleyi ondan sonra değerlendirmeye başlasınlar."

Ünal, CHP'nin meselelere baktığı gözlüğün yerli ve milli bir gözlük, milli bir bakış açısı olmadığı değerlendirmesinde bulunan Ünal, "Kimlerin ağzıyla konuştuklarını biliyoruz. Kimlerin sözcülüklerini yaptıklarını biliyoruz. Erdoğan karşıtı, Türkiye düşmanı yapıların, söylemlerini, sözlerini argümanlarını ve düşmanlıklarını içeriye nasıl taşıdıklarını biliyoruz." dedi.

Her şeyin milletin gözü önünde cereyan ettiğini kaydeden Ünal, kimin ne dediğine bakmasızın, milletin güvenliğini, Türkiye'nin bekasını sağlayacak çalışmalara devam edeceklerini bildirdi.

"Bizim her zaman söylediğimiz Türkiye'nin bekası konusunda milletimizin bayrağımızın, vatanımızın ve devletimizin bekası konusunda bizimle birlikte olacak herkese kapımız açıktır. Siyasi görüş farkı olmaksızın, siyasi düşünce farkı olmaksızın bu büyük milli mutabakatın içerisinde olacak bütün milli ve yerli unsurlara kapımız açıktır." ifadesini kullanan Ünal, milletin, kimin ne yaptığını, ne dediğini ve nerede durduğunu çok açık bir şekilde gördüğünün altını çizdi.

11.Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün olası cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda AK Parti'nin ne düşündüğünün sorulması üzerine Mahir Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Neyin derdinde olduğumuzu, neyin mücadelesini verdiğimizi, Türkiye'nin özellikle 15 Temmuz sonrası verdiği mücadeleyi Türkiye'nin terör örgütleriyle verdiği mücadeleyi adeta bir ateş çemberine dönüşmüş bir bölgede Türkiye'nin bir güven ve istikrar adası olarak ayakta kalması için gece-gündüz nasıl mücadele verdiğimizi herkes görüyor. Bütün bu mücadeleler devam ederken, 11. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün de bu mücadele içerisinde bir AK Parti'li nefer olarak bulunması gerektiğinin altını çizdik. Yoksa biz birtakım siyasi mülahazalarla, birtakım siyasi hesaplarla hareket etmedik. Bizim önceliğimiz Türkiye'dir. 2002'de biz 'her şey Türkiye için' dedik. 2018'de de aynı şeyi söylüyoruz."